Düzce’de Dünya Sulak Alanlar Günü kutlanıyor

Düzce, 1 Şubat (Hibya) - Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Üretim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSTIBAM) 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü'nü kutluyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 30 Ağustos 2021'de aldığı kararla 2 Şubat'ı Dünya Sulak Alanlar Günü ilan etmiştir. Karar, 1971'de İran'ın Ramsar kentinde imzalanan ve kentin ismiyle anılan Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Sözleşmesi'nin açıklandığı güne göndermedir. Ramsar Sözleşmesi'ni 172 ülke imzalamıştır. Ülkemizin, 1994 yılında taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi ve diğer mevzuatlarıyla sulak alanları koruyacağını ve akılcı kullanacağını taahhüt etmiştir. Ramsar Sözleşmesi kapsamında ülkemizde bugüne kadar 13 Ramsar alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Ülkemizde bu alanların dışında 122 Ramsar alanı olma potansiyeli olan uluslararası öneme sahip sulak alan bulunmaktadır.

 

Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Üretim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSTIBAM), Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Botanik Bahçesi’nde (DÜSTBB) ve Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Herbaryumu’nda (DUOF) Düzce ve Batı Karadeniz Bölgesindeki sulak alanlarda bilimsel çalışmaları sürdürüyor. Özelikle sulak alan ekosistemlerinde yok olma riski taşıyan endemik ve nadir bitki türleri DUOF Herbaryumu’nda kayıt altına alınıyor. Endemik ve nadir türler başta olmak üzere, antropojenik etkilerle sulak alanları işgal eden yabancı bitki türlerinin popülasyon izlemeleri yapılıyor.

Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Botanik Bahçesi’nde (DÜSTBB) Batı Karadeniz Bölgesi’nin en önemli bitki biyolojik çeşitlilik merkezlerinden biri olan ve Düzce’nin kalbinde bulunan Efteni Gölü başta olmak üzere diğer sulak alanlarda bulunan endemik ve nadir bitki türleri için Ex situ koruma çalışmaları yapılıyor.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Düzce Üniversitesi Süs ve Tıbbi Bitkiler Üretim, Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Necmi Aksoy, “2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü kutlaması için Dünya Sulak Alanlar resmi sitesinde 2025 yılı ‘Ortak Geleceğimiz İçin Sulak Alanları Korumak’  olarak belirlenmiştir. Bu yılın teması iki anahtar kavram etrafında şekilleniyor: birliğimiz ve geleceğimiz. Bu zengin biyolojik çeşitliliğe sahip, üretken ekosistemlere değer vererek, onları koruyarak ve onlar adına harekete geçerek birlikte ortak geleceğimizi ve refahımızı güvence altına alabiliriz. Hepimiz, her yerde, tüm insanların sulak alanların sağladığı yaşamı sürdürme hizmetlerinden yararlanmaya devam edebileceği bir dünya istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Açıklamalarına devam eden Prof. Dr. Aksoy, “Tüm insanların sulak alanların sağladığı yaşamı sürdürme hizmetlerinden yararlanmaya devam edebileceği bir gelecek hayal ediyoruz. Bu muhteşem habitatları koruyarak biyoçeşitliliği koruyor, iklim direncini artırıyor ve insan sağlığını, ekonomik refahı ve kültürel mirası destekleyen kritik ekosistem hizmetlerini güvence altına alıyoruz. İnsan toplumları gezegenimizin sulak alanlarıyla karmaşık bir şekilde bağlantılıdır. Bu paha biçilmez ekosistemler dünya üzerindeki varlığımızı mümkün kılmaktadır. Dünyanın sulak alanlarını korumaya yönelik kararlı taahhüdümüze hep birlikte katılalım. Sağlıklı sulak alanlar, sağlıklı insan ve toplum yaratır. Sulak alanlar refahımızın merkezinde yer alır. Temiz su ve gıda sağlayarak, bizi aşırı hava olaylarından koruyarak ve çok sayıda başka ekosistem hizmeti sağlayarak, sağlıklı sulak alanlar refahımızı destekler.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Necmi Aksoy, “Sulak alanlar dağları okyanuslara bağlar, ulusal sınırları aşar, farklı habitatları birbirine bağlar ve türlerin hareketini kolaylaştırır. Genetik çeşitliliği ve sağlıklı popülasyonları korumak için hayati öneme sahiptirler.  Aslında sulak alanlar, yalnızca belirli sulak alan habitatlarında ve başka hiçbir yerde hayatta kalamayan birçok nesli tükenmekte olan, tehdit altındaki ve endemik türler de dahil olmak üzere bilinen tüm bitki ve hayvan türlerinin % 40'ını desteklemektedir. Sulak alanlar, insan toplumlarının gelişebilmeleri için doğayı sürdürülebilir bir şekilde kullanmalarını sağlayan uzun süredir devam eden kültürel değerler ve uygulamalarla bağlantılıdır. Bu kültürel uygulamalar ve gelenekler, dünyadaki sulak alanların korunması ve akıllıca kullanımının güvence altına alınmasında önemli bir rol oynayabilir." dedi.

Hibya Haber Ajansı

Exit mobile version