Ana Sayfa Arama Galeri Video
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Adalet insan içindir ancak ve ancak insanla kaimdir

Ankara, 30 Ocak (Hibya) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adli Yargı Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile İdari Yargı Hakimleri Kura Töreni’ne katıldı.

Ankara, 30 Ocak (Hibya)

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:

"Aziz milletim, yasama ve yargı organlarımızın saygı değer temsilcileri, değerli hakim ve savcılarımız, kıymetli misafirler sizleri en kalbi duygularımla saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları ile idari yargı hakim adaylarımızın kura töreni vesilesiyle sizlerle ve değerli ailelerimizle birlikte olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Sizlerin vasıtasıyla ülkemizde ve yurt dışında görev yapan Adalet Teşkilatı mensuplarımızın tamamına sevgilerimi özellikle gönderiyorum.

Cumhurbaşkanlığı Külliyemize, milletin evine, bu gazi mekana hepiniz hoş geldiniz. Bugünkü kura merasiminde yeni görev yerleri belirlenecek 1075 hakim ve savcı adayımızı tebrik ediyor, her birine vazifelerinde başarılar diliyorum.

Göreve yeni başlayacak 1075 hakim ve savcı adayımızla birlikte Adalet Teşkilatımızdaki hakim ve Cumhuriyet savcılarımızın toplam mevcudu da 25 bin 695’e çıkmış oluyor. Böylece ülkemizin dört bir yanında adalet hizmetlerinin hızlı, etkin ve sürdürülebilir şekilde ifası yolunda güçlü bir adım daha atıyoruz.

Adalet, haklıyla haksızı ayırmak, haklıya hakkını teslim etmek, ölçü ve nizama kayıtsız şartsız riayet etmektir. Bizim hem milli hem de manevi bünyemizde ölçü ve adalet tıpkı vücuttaki kanı deveran ettiren kalp gibi hayati rol üstlenir. İnanç ve kültür değerlerimizde dünyanın adalet ve ölçüyle kaim olduğunu bizlere telkin ediyor. 'Herhangi bir konuda hakemlik yaptığınız zaman adil olun' buyruğu esasen meselenin çerçevesini de net bir şekilde çiziyor.

Tarih ve kimliğimiz, her bir dalını aşkla, dirayetle, hamiyetle süslediğimiz adalet çınarının üç kıta, yedi iklime kök salmasıyla teşekkül etmiştir.

Millet olarak yalnızca güçlü, muktedir ve müreffeh zamanlarımızda değil, en derin krizlerle, en çetin zorluklarla boğuştuğumuz günlerde bile adalet pusulasından şaşmamış bir müktesebatın sahipleriyiz.

Zihin haritamızda zulüm ile adaletin bir arada bulunduğu tek bir nokta dahi yoktur. 'Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur' diyen Yunus Emre'nin adalet nedir, ağaçlara su vermek; zulüm nedir, dikenleri sulamak diyen Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin mirasçılarıyız. Adaleti diğer her şeyden üstün gören, onu devletin temeline yerleştiren bir geleneğin bugünkü temsilcisiyiz.

Birileri bu ifadelerimizi hamaset olarak algılayabilir, birileri bunlara dudak bükerek, küçümseyerek bakabilir. Ama bu asırlar boyu süzülüp bizlere ulaşan muhteşem ve muazzam bir birikimden bahsettiğimiz gerçeği değiştirmez. Elleriyle gözlerini kapatan sadece kendini karanlığa mahkum eder.

Kutadgu Bilig'in müellifi Yusuf Has Hacip, bin yıl öteden yankılanan akıl ve hikmet dolu sesiyle bu hakikati dile getiren isimlerden yalnızca biridir. Ona göre devlet gümüş bir taht gibidir. Devleti güçlü kılan üç sabit ve müsatakil ayaktan biri ise adalettir. O gümüş tahtta oturan yöneticinin bir elinde bıçak, sağ yanında şeker, sol yanında ise Hint otu vardır.

Bunların hikmetini gelin Kutadgu Bilig’teki hükümdarın dilinden, Yusuf Has Hacip’in şu beyitlerinden dinleyelim:

"Üç ayak üzerinde olan hiçbir şey bir tarafa meyletmez. Her üçü düz durdukça taht sallanmaz. Eğer üç ayaktan biri yana yatarsa diğer ikisi de kayar ve üzerinde oturan yuvarlanır. Ey becerikli insan, elimdeki bu bıçak biçen ve kesen bir alettir. Ben işleri bıçak gibi keser, atarım. Hak arayan kişinin işini uzatmam. Şekere gelince o zulme uğrayarak benim kapıma gelen ve adaleti bende bulan insan içindir. O insan benden şeker gibi tatlı ayrılır. Sevinir ve yüzü güler. Zehir gibi acı olan bu Hint otunu ise zorbalar ve doğruluktan kaçanlar içer. Benim bu kanunum hangi memlekete erişirse, o memleket baştanbaşa taşlık ve kayalık dahi olsa hep düzene girer."

Çağları aşan işte bu sözlerde tebellür eden hak ve adalet kavramları bizim için vazgeçilmezdir. Türk milleti adına karar verecek olan siz genç yargı mensuplarımızdan da meslek hayatınızda işte bu hassasiyetle çalışmanızı bekliyoruz.

Hukuksuzlukları bir bıçak gibi kesip atmalı, gerektiğinde şekeri, gerektiğinde ise Hint otunu vermekten bir an olsun imtina etmemelisiniz. Unutmayın adalet kapısına varıp da hakkını alamayan, boynu bükük, gözü yaşlı, kalbi kırık ayrılan her bir vatandaşımızın vebali hem bu dünyada hem de ahirette Allah muhafaza hepimizin üzerindedir.

Şunu bir kez daha altını çizerek söylemek arzusundayım. Bir dönem tek parti faşizminin 27 Mayıs’tan itibaren darbeci zihniyetin bu vesayet odaklarının etkisinde kalan yargı, eski Türkiye’nin yargısıdır.

Huzuruna gelen vatandaşa tepeden bakan, adalet yerine çözümsüzlük dağıtan yargı eski Türkiye’nin yargısıdır. 28 Şubat’ta olduğu gibi darbecilere alkış tutan, belli kesimlere imtiyaz tanıyan, ideolojik kamplara ayrılmış yargı eski Türkiye’nin yargısıdır.

Biz de yarım asrı bulan millete hizmet yolculuğumuzda bu yargı anlayışıyla hem de defalarca yüzleştik. Okuduğumuz bir şiirden ötürü hapse atılmamızdan partimizin kapatılma davasına kadar pek çok kez bu zihniyetin gadrine uğradık. Demokrasimize asla yakışmayan bu gelenek, anlayış ve alışkanlıklar artık eskide kalmıştır. Bir daha o günlere Allah’ın izniyle geri dönüş olmayacaktır.

Şurası da bir başka gerçektir. Bugün yargı süreçlerine müdahale etmeye çalışan malum çevreler, işte bu eski Türkiye’nin hayalini kurmakta, eski Türkiye’nin kendilerine sağladığı imtiyazları korumaya çalışmaktadır.

Hukukun dışında oluşturulan ayrıcalıklı alanda siyaset yapmak, gazetecilik yapmak, bu alanda istedikleri gibi at oynatmak istiyorlar. En temel hukuk kaidelerini ihlal etmeyi kendilerine hak görüyorlar. İnsanların mahremine girmekten, kişisel haklarını gasp etmekten, malına, mülküne, onuruna el uzatmaktan çekinmiyorlar.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünüyorlar. Kimi zaman konumları, kimi zaman meslekleri, kimi zaman da ekonomik statüleri itibariyle anayasa ve yasaları çiğneyebileceklerini zannediyorlar.

Ama yargının kapsama alanı dışında olmadıkları gerçeğiyle günden güne daha fazla yüzleşiyor, bunu kabullenmekte zorunda kalıyorlar. Ben istediğimi yapar, istediğimi tehdit ederim, kimse bana dokunamaz hoyratlığı, hakikatin sert duvarına eninde sonunda çarpacaktır.

Her fırsatta vurguladığımız üzere Türkiye’de, unutmayın, kimse layüsel değildir. Kimse kendisini hukukun üstünde, erişim alanı dışında göremez. Hukuk başka bir şey, kanun başka bir şey. Biz hukuku kanunun üstünde gören bir milletiz. Olaya buradan bakacağız.

Kanunu insanoğlu istediği gibi yazar, çizer, yapar. Ama hukuk o değil. Hukuk hakkı, hakkı olana teslim etmektir. Bunu yapacağız.

Daha önce de farklı vesilelerle ifade ettim. Nezaket kuralları içinde kalmak şartıyla yargının tasarruflarını tenkit edebilirsiniz. Verilen her kararı haklı bulmak, isabetli bulmak, kayıtsız şartsız doğru kabullenmekte zorunda da değilsiniz.

İtirazlarınızı yine kanuni yollardan yapar, eleştirilerinizi yine üslubunca dile getirirsiniz. Geçmişte mahkemelerin ve yüksek yargı organlarımızın bazı kararlarını biz de eleştirdik, rezervlerimizi ifade ettik. Doğru bulmadığımız yönlerini kamuoyumuzla açıkça paylaştık.

Hatta şahsımıza ve partimize yönelik aleni hukuksuzluklar karşısında bile mücadelemizi yine hukuk zemininde verdik. Yargıya parmak sallama, yargıyı itibarsız hale getirme, görevini yapan hukuk insanlarını tehdit etme yoluna asla gitmedik. Bugün de aynı tavrımızı muhafaza ediyoruz.

Hepimiz yargının görevini layıkıyla, hakkaniyetle, uygun şekilde yerine getirebilmesi için gereken desteği vermekle mükellefiz.

Yargıya intikal etmiş süreçlerin siyasi malzeme haline getirilmesi, hakim ve savcılarımızın baskı altına alınması, bilhassa ailesi ve çocukları üzerinden hedefe konulması sorumsuzluğun daniskasıdır. Türk yargısı sadece ve sadece Türk milleti adına karar verir. Türk milleti adına karar verenlere ise kimse ayar veremez.

Türk yargısı 15 Temmuz gecesi korku duvarlarını yıkıp atmıştır. Dolayısıyla herkesin, özellikle de siyasi fikirlerin özenli, sorumlu ve dikkatli bir dil kullanması gerektiği kanaatindeyiz. Bu vesileyle, şehit Cumhuriyet Savcımız Mehmet Selim Kiraz başta olmak üzere adaletin tecellisi için çabalarken vefat eden tüm şehitlerimize, adalet teşkilatımızın tüm mensuplarına Allah’tan rahmet diliyorum. Türkiye’nin dört bir yanında kimi zaman hayatlarını riske atma pahasına cansiperane görev yapan adalet teşkilatımızın tüm mensuplarına, ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi iletiyorum.

22 yıllık iktidarlarımız boyunca hukuk ve yargı sistemimizi insana hizmet eden işlevsel bir yapıya kavuşturmak amacıyla çok önemli reformları ve uygulamaları hayata geçirdik. Zamanın gerisinde kalan, güncel ihtiyaçları karşılayamayan mevzuat hükümlerini gözden geçirdik.

Pek çok temel kanunu yeniledik. Hak arama yollarını açık ve işler tutarken sisteme yeni kurumlar kazandırdık. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruyla hak ve özgürlüklerin hukuki himayesini genişlettik. Kamu denetçiliği ile idarenin demokratik denetimini başlattık. Ceza infaz sisteminden, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine, özlük haklarından, yargıda hedef sürelerin yeniden belirlenmesine kadar geniş kapsamlı birçok yeniliği devreye aldık.

Mevcut binalarımızın fiziki ve teknik altyapısını tamamen yeniledik. Ağır iş yükü baskısı altındaki mahkemeler teşkilatını güçlendirdik. İstinaf yargısıyla iki dereceli yargılamadan üç dereceli yargılamaya geçtik. Yargı mensubu ve personel sayılarını artırdık.

Adliye teşkilatımıza sirayet eden FETÖ virüsünü attığımız kararlı adımlarla bünyeden önemli ölçüde temizledik ve temizliyoruz. Milletimizin talepleri ve değişen şartlara göre adalet sistemimizi sürekli güncelliyor, eksiklerini gideriyor, tıkanan noktaları açıyoruz. Güven veren bir adalet sisteminin inşası için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmanın gayretindeyiz.

Geçtiğimiz hafta dördüncü yargı reformu strateji belgemizi tanıttık. Yeni yargı reformu ile adil ve makul sürede yargılanma hakkı başta olmak üzere kurumsal yapının güçlendirilmesi ve süreçlerin yeniden yapılandırılması, insan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesi, ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması, hukuk ve idari yargılama süreçlerinin daha müessir hale getirilmesi ve adalete erişimin kolaylaştırılması hususlarında yeni yol haritamızı belirledik.

Adalet hizmetlerinin kalitesini yükseltmeye dönük yeni tedbirlerimizi devreye alıyoruz. Dördüncü yargı reformu stratejisinin bir kez daha ülkemiz, milletimiz ve adalet teşkilatımız için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Tabii burada şu hususu da hatırlatmakta fayda görüyorum. Her konuda olduğu gibi adalet dairesinin pürüzsüz işleyişinde de asıl olan insandır. Adalet insan içindir ancak ve ancak insanla kaimdir.

Türk milleti adına karar verirken birikimi, tecrübesi, müktesebatı yanında hukukçunun mihmandarlarından bir diğeri de temiz vicdandır. Vicdanları rahatlatan bir karar vermek kadar vicdanı rahat karar vermek de hayati öneme sahiptir. Bu konuda yaşanan ihmallerin bedelini geçmişte ödemiş bir ülkeyiz.

Pusula olarak aklı ve vicdanı kendilerine yetmeyenlerin adalete güveni nasıl tahrip ettiklerini 17-25 Aralık başta olmak üzere birçok kez gördük. Yargıyı ideolojik, örgütsel ve ekonomik çıkarlarına alet edenler adaleti araçsallaştırırlar hem de kendi varlık nedenlerine yabancılaştırırlar.

Burada genç hakim ve savcılarımızın vebali son derece ağır bir görevi icra ederken bunu her zaman akıllarında tutmalarını bekliyorum. İnanıyorum ki her biriniz zorluklar karşısında yılmadan, hukukun ve vicdanın sesi dışında hiçbir sese aldırmadan vazifenizi yapacaksınız.

Gelecekte vereceğiniz kararlarla ihtilafları sizler çözeceksiniz. Davalı tarafların adalet beklentisini karşılayacağınıza, vicdanları teskin edeceğinize, her dosyanın aynı zamanda bir insan olduğunu asla unutmayacağınıza yürekten inanıyorum.

Rabbim yar ve yardımcınız olsun diyorum. Sözlerime bu düşüncelerle son verirken, görev yerleri birazdan belli olacak 1075 hakim ve savcımızın her birine vazifelerinde muvaffakiyetler diliyorum. Programa teşrif eden siz kıymetli misafirlerimize, kıymetli ailelerimize tekrar teşekkür ediyorum. Hepinizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sağ olun. Var olun. Kalın sağlıcakla."

 

 

Hibya Haber Ajansı